Akl-ı Selim Ocakbaşı
Beşiktaş/İstanbul
Özet: Güzel bir avluda, iyi kebaplara ek olarak, kaliteli malzemelerle yapılmış mezeler de yiyebileceğiniz bir ocakbaşı restoranı.
Ambiyans: Bu ocakbaşının en önemli avantajlarından biri güzel bir avluya sahip olması. Ağaçların altında yiyorsunuz. İçerisi ise salaş ve kasvetli olsa da daha sakin ve temiz.
Fiyat: İstanbul’daki benzer konuma sahip ocakbaşı restoranlarla aynı düzeyde ve makul.
Pek çok mekân gibi gideceğimden habersizlerdi. Önce güzel arka bahçelerinde oturduk ama fazla kalamadık. Şahsen açık havada bile olsa sigara dumanından çok rahatsız oluyorum ve iştahım kaçıyor. Kebap için gitmiştik, açıkçası mezeler konusunda fazla bir beklentim yoktu. Yanılmışım çünkü mezeler az ama öz ve ev yapımı. Masaya oturduktan sonra önünüze puf ekmek, tulum peyniri ve tereyağı geliyor. Gerek muhammara gerek acılı ezme lezzetliydi. İlkindeki malzemeler biber salçası, ekmek, sarımsak, zeytinyağı ve ceviz. İkincisindeyse domates, soğan, biber salçası ve nar ekşisi. Bir mezenin iyi olması için üç ana koşul var. Malzeme kalitesi, kullanılan malzemelerin doğru oranlarda olması ve tazelik. Tazelik yani mezelerin çok önceden satın alınıp ya da hazırlanıp uzun süre dolapta kalmaması. Bu açılardan Akl-ı Selim başarılıydı. Mezeler tazeydi. Ben özellikle kullandıkları biber salçasını beğendim ve sordum. Adana’dan getirdiklerini söylediler. Sarımsak, bulgur ve yoğurtlu fellah köftesi de denedik. Bu tabak değil ama sıcak yaprak sarması bende olumlu anlamda iz bıraktı. İncecikti ve yaprak damarsızdı. Evde özenle hazırlanmış gibiydi. Haşlama içli köfteyi de beğendim. Kabuğu ince ve el yapımıydı. Harcı da çok lezzetliydi. Benim sevdiğim gibi koyun eti ve azıcık kuyrukyağı kullanılmış. İçli köftenin burada kimyonlu, karabiberli ve et ağırlıklı olduğunu da ekleyeyim. Birer de kuzu budundan çöp şiş aldık. Yanında nar ekşili közlenmiş soğanla birlikte. Çöp şiş fazla pişmemişti ve sulu kalmıştı. Beğendim ama favorim küşlemeden yapılan çöp şiş. Tabii ki finali Adana’yla yaptık. Kuzu etinden ve satır kıymasıyla yapılan Adana kebap odun ateşinde pişmişti, ağzımıza layıktı. Kuyrukyağı, tuz, kırmızıbiber gibi malzemeleri de tam kıvamındaydı. İşinin ehillerince ve olması gerektiği gibi hazırlanan Adana kebap milli hazinelerimizden…
İçki eşleştirmesi: Yemeğin ana aktörü olan Adana kebaba odaklanırsak, rakı kesinlikle olmaz. Yoğun ve bitimi uzun bir kırmızı şarap bulmak lazım. Aşırı derinliği olan, kompleks bir şarap olması gerekmez çünkü kebabın ağırlığı altında şaraba yazık olur. İtalya’nın Venezia bölgesinde yapılan bir Amarone olabilir. Alkolü yüksek ve kadife dokulu bir şarap. Ya da Etna Yanardağı’nın volkanik toprağından gelen, az Türk şarabında olan bir mineraliteye sahip olan kırmızılar. Bu mineralite adeta tuzlu-iyotlu ve tütsü-füme aromaya sahip. Bu tütsü-füme aroması, mangalda pişmiş kebap ve her türlü ete yakışıyor. O tuzluluksa kebaplara adeta yeni bir boyut ekliyor. Bizim içtiğimiz şarap Sicilya’ya özgü Nero Mascalese üzümündendi. Ülkemizde bunlar yok ama Öküzgözü-Boğazkere kupajları var. Her ikisi de Güneydoğu üzümleri. Şarap-yemek uyumunda bilimsel açıklaması zor bir gerçek vardır: Yöre yemeğiyle yöre üzümünden yapılan şarap iyi gider. Bu üzümlerin birinden yapılmış şarapları ilk kez içen yabancılar da genellikle beğeniyor. Özellikle de rustik karakterli ve kekremsi tanenli Boğazkere’den çok ‘juicy’ yani daha meyvemsi ve kolay içimli Öküzgözü’nü beğeniyorlar. Doğa, bu iki üzümü Guneydoğu’da birbirleri için yaratmış. Adem’le Havva gibi birbirlerini bütünlüyor ve kusurlarını örtüyorlar. İyi yapılmış bir Öküzgözü-Boğazkere kupajını, kebap ve içli köfteyle deneyin.
Tavsiyeler:
- Muhammara
- Acılı ezme
- Yaprak sarma
- İçli köfte
- Çöp şiş
- Adana kebap
User Review
( votes)Adres ve İletişim
Adres:
Akl-ı Selim Ocakbaşı, Gayrettepe Mahallesi, Bülent Tarcan Sokak Vefa Apt. No:3, Beşiktaş/İstanbul